VARİS VE TEDAVİSİ
Tarihi insanlık tarihi ile eşdeğer uzunlukta olan bir hastalıktır varis. M.Ö. 400. yıla ait heykellerde bile fark edilebiliyor. Toplumda bilinenin aksine varis bir hastalık değil; bir sonuçtur. Yüzeyel toplardamarların düzensiz bir biçimde uzayarak büklümlü genişlemesi ve kıvrımlar oluşturması varis olarak adlandırılır. Yerçekimi nedeniyle daha çok bacaklarda görülen bu hastalık, dünyada yaklaşık her yüz kişiden 25’inde yani bir başka deyişle her 4 kişiden birinde ortaya çıkmaktadır.
Ülkemizde 10 milyon kişinin bu hastalıktan değişik derecelerde muzdarip olduğu tahmin ediliyor. Oysa tedavide geç kalındığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen varisten kısa sürede kurtulmak mümkün.
Varis nasıl oluşuyor?
Varis kirli kanı vücuttan toplayıp kalbe taşıyan toplardamarların görevlerini yeterince yapamamaları sonucu oluşur. Toplardamar sisteminin içindeki kanın akım yönü yerçekiminin tam ters yönünde aşağıdan yukarıya doğrudur. Kan bu yönde karın içindeki negatif basınca bağlı vakum etkisi ve en önemliside damarların içlerinden geçtiği baldır kaslarının kasılıp gevşemesi sonucu kanın yukarı ittirilmesi sayesinde akar. Ancak her popmpanın bir kasılma birde gevşeme fazı olduğu düşünüldüğünde buradaki gevşeme fazında kan yer çekimine yenilip ters yöne yani yukarıdan aşağıya doğru akmaya başlar. İşte bu safhada toplanmış ve belirli bir düzeye kadar ilerletilmiş olan kirli kanın çok fazla aşağıya düşüp akmamasını sağlayan doğuştan itibaren bu damarların çerisinde var olan ve tek yöne çalışan valf prensibi ile çalışan kapakçıklar devreye girer. Kapakçıklar kapanır ve kanın daha fazla aşağıya düşmesini engellerler, bir sonraki kasılmada kan bir ist seviyeye ittirilerek temizlenmek üzere gövdeye ilerletilir. Çeşitli etkenler nedeniyle kapakçıklarda ortaya çıkan sorunlar yüzünden bu kapakçıklar işlevlerini yeterince iyi yapamayınca kan yer çekiminin etkisi ile bacaklarda özellikle yere en yakın kısım olan diz altı damarlarda birikip göllenmeye başlar. Kanın birikmesi sonucunda damar içinde oluşan basınç ve hacim artışı kronik hale dönüştüğünde de toplardamarlar elastikiyetlerini kaybederek genişliyor ve dışarıdan gözle görülür hale gelirler.
Ne tür belirti veriyor?
Varis; damarlarda gözle görülen belirginleşme, kıvrımlaşma, bacaklarda ortaya çıkan şişlik, günün ilerleyen saatlerinde artan ağrı, ağırlık dolgunluk hissi ve kramp, kaşıntı, ayak tabanlarında yanma ve ilerlemiş dönemlerde ödem, ciltte renk değişimi ve yaralar ile ortaya çıkıyor.
Hangi sağlık sorunlarına neden oluyor?
Varis genellikle sadece estetik bir problem olarak görülüyor. Ancak tedavide geç kalındığı takdirde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen bir hastalıktır. Varis erken dönemde önlem alınmadığında zor iyileşen yaralara, daha da önemlisi nadir olsa da, damarlardaki kanın pıhtılaşmasına neden olabilir.
Kimler varis oluşumunda risk altında?
Ailesinde varis hikayesi olanlar, aşırı kilolular, sabit pozisyonda çalıştıkları için sürekli yer çekimine maruz kalanlar, östrojen hormonu içeren ilaçlar kullananlar, zorlu veya sık hamilelik dönemi geçirenler, günlük hayatında sık sık 5 santimden yüksek topuklu ayakkabı giyenler, risk grubundaki mesleklerde çalışanlar ( öğretmen, bankacı,hostes, kuaför, satış personeli, tezgahtar, sağlık personeli gibi) varis oluşumunda risk altındalar.
Kadınlarda neden daha sık görülüyor?
Bunun en önemli nedeni hormonal etkenler. Kadınlık hormonu östrojen damar duvarlarında erkeklere göre biraz daha bir gevşekliğe ve nihayet genişlemeye neden oluyor. Ayrıca hamilelikler ve uzun süre kullanılan doğum kontrol ilaçları da varisin kadınlarda daha sık görülmesine yol açıyor. Doğum sonrası hamilelik döneminde artmış dolaşımdaki kan miktarının azalması, akım önündeki engelin (rahim ve bebek) ortadan kalkması ve hormonal dengenin tekrar oluşması ile hamilelik döneminde oluşmuş varislerin büyük bir kısmı 1 yıl içerisinde geriler. Ancak bu dönemde geçirilecek olan 2. bir hamilelik varislerin tekrar ve kalıcı olarak ortaya çıkmalarına neden olabilmektedir. Bu yüzden kadınların hamilelikler arasında en 2 yıllık bir ara vermelerinde fayda var.
Varis oluşumunu önlemek için neler yapmalı?
Varis oluşumun önlemek veya hastalık gelişmişse sorunun ilerlemesini engellemek için yapılması gereken en önemli şey, bol bol hareket etmek olmalı. Yürüyüş başta olmak üzere yüzme ve bisiklet gibi sürekliliği olan spor türleri her gün düzenli olarak yapılmalı. Sabit pozisyonlarda ya da ayakta çalışılıyorsa, mümkün olduğunca hareket etmeye özen gösterilmeli. Örneğin öğretmenler dersi gezerek anlatmalı, masa başında çalışanlar her yarım saatte bir ayağa kalkıp dolaşmalı. Oturdukları yerden ayaklarını parmak uçlarının üzerine kaldırmayı da ihmal etmemeli. Yer çekiminin etkisinden kurtulmak için dinlenirken ayaklar yüksekte tutulmalı. Akşamları eve gelindiğinde düzenli olarak günde 1 kez soğuk suyla bacaklara duş yapmak da soğuğun damarlardaki büzücü etkisinden faydalanarak birikmiş kirli kanı azaltmada etkili olabilmektedir.
Kaçınılması gereken davranışlar neler?
Kilo almamaya, hareketsiz kalmamaya özen gösterilmeli, sigara içilmemeli ve alkol tüketimini sınırlandırmalı.
Sıcak ortam damarların artmış ısı etkisi ile çaplarında genişlemelere ve mevcut kan akımında yavaşlamaya ve bu damar sistemi içerisinde dolaşan kan miktarında artışına yol açabiliyor. Bu etkilerin sonucunda da varisler daha hızlı ilerliyor. Dolayısıyla sauna ile kaplıca gibi sıcak mekanlardan, güneş ve sıcak kumdan uzak durmakta fayda var. Kan akımını zorlaştırdığı için çok dar giysiler giyilmemeli, kemerler fazla sıkılmamalı ve külotlu çorapların bel kısmını sıkmamasına da özen gösterilmeli. Yine ofis çalışanları veya ev hanımları bacak bacak üstüne atarak oturmaktan kaçınmalı. Aksi halde özellikle kadınlarda diz arkalarında sık olarak görülen varisler oluşuyor.
Varis ile beslenme arasında bir ilişki var mı?
Varis veya toplardamar yetersizliğinin beslenme ile de ilişkisi var. Toplardamar sağlığı için hayvani yağlardan uzak kalmalı veya bunların tüketimi azaltılmalı. Günde en az 5 kez meyve sebze tüketilmeli, günlük en az 2 litre su veya şekersiz çay (tercihen yeşil çay) içilmeli. Pirinç, makarna, müsli, alkol ve kahve tüketimi de kısıtlı tutulmalı.
Teşhis için hangi yöntemlere başvuruluyor?
Sadece gözle bakılarak yapılan muayene eksik kesinlikle yetersizdir. Bu nedenle doğru teşhis için mutlaka ‘renkli doppler ultrasonografi’ tekniğine başvurmak gerekiyor. Doppler ultrasonografi ile; damarların çaplarında bir artış olup olmadığı ve mevcut kapakların fonksiyonlarında bir kaybın olup olmadığına bakılır. Bu durum varsa fonksiyon kaybının hafif, orta, yoksa ileri derecede mi olduğu belirlenip toplardamar yetmezliğinin derecelendirilmesi yapılıyor. Doppler ultrasonografi tetkikinde çıkan sonuca göre de tedavinin şekline karar veriliyor. Toplardamar sisteminin hastalıklarında ve varis tedavisinde en önemli noktaların başında hastalığın tam olarak ve doğru teşhis edilebilmesi özenle yapılmış bir doppler ultrasonografide yatmaktadır.
Varis çorapları ne zaman gündeme geliyor?
Varis çorapları uyguladıkları dış basınç ile gün içerisinde yerçekimine direk maruz kalınan pozisyonlarda toplardamarların çaplarının fazla genişleyip içlerinde kirli kanı biriktirmelerini engelliyor. Bu yolla varislerde ortaya çıkan ağrı, şişme ve dolgunluk hissi gibi şikayetlerin oluşmasını önlüyor. Doğru ve düzenli kullanıldığında varis çorapları etkili ve faydalı bir yöntem. Çorap kullanılan dönemde mevcut varislerin ilerlemesi duruyor ve şikayetler belirgin olarak azalıyor. Ancak çorapların varisleri yok etme gibi bir etkileri yok ve çorap kullanımı bırakıldığında şikayetler ve varisler tekrar ortaya çıkıyor.
Çoraplar gelişigüzel alınabilir mi?
Varis çorapları hastanın mevcut varisleri, ultrasonografi sonuçları gibi bir takım etkenler göz önüne alarak doktor tavsiyesi ve mutlaka doğru çorap seçimi konusunda eğitim almış kişi ya da işletmelerden alınmalı. Aksi halde çorap hastanın bacak ölçülerine göre küçük boyda verildiğinde sıkar ve giyilemez, büyük verildiğinde ise bol gelip istenen etkiyi oluşturamaz.
Çoraplar hangi sıklıkta değiştirilmeli?
Yapılan araştırmalar en iyi kalitedeki varis çoraplarının dahi 6. aydan itibaren istenilen basınç oranlarını yansıtmayıp basınç kaybına uğradığı 6. ayda etkisinin azaldığını ortaya koyduğu için düzenli kullanılan çorapların 6 ayda bir yenilenmesi öneriliyor.
Varis için tedavi yöntemleri neler?
Varislerde tedavinin şekli varisin evresine göre ve hastaya verdiği şikayetler, yaşam kallitesinin etkilenmesine göre belirleniyor. Tedavi sadece cilt üzerindeki yüzeysel damara, daha derinden seyreden ana sistemlere veya her ikisine birden uygulanan tedaviler şeklinde olabiliyor. Tedavide; radyofrekans, lazer, skleroterapi ve gerekli görülürse cerrahi yöntemden faydalanılıyor.
Cilt üzerinden dışarıdan yapılan tedaviler nedir?
Radyofrekans dalgaları ve lazer ışınları kullanılarak veya varisli damarların içine kurumaları için bir ilacın zerk edilmesi olarak bilinen “skleroterapi” ile yapılabiliyor.
Lazer ışınları ve radyo dalgaları hangi durumlarda etkili oluyor?
Çapı 1 milimetrenin altında olan mavi ve kırmızı renkli kılcal damarlarda fayda sağlıyor. Lazer ile mevcut kılcal damar varisleri lazer ışınları yardımı ile yakılıyor. Radyofrekans yönteminde ise varisli damara 1 milimetreden ince bir iğne yardımı ile radyo dalgası veriliyor ve yine bir nevi bir yakma işlemi uygulanıyor. Problemin yaygınlığına göre değişmekle birlikte, bu tedavi de genellikle 3-4 seans yeterli geliyor. Seanslar ortalama 30-45 dakika civarında sürüyor ve kişilerin cilt yapılarına göre farklılıklar göstermekle beraber ortalama olarak yüzde 60-80 civarında bir başarı sağlanıyor.
Skleroterapi nasıl uygulanıyor?
Damarın çapı 1-2 milimetre veya daha kalın ise skleroterapi yöntemine başvuruluyor. Bu yöntem; sorunlu olan damara çok ince iğneler ile ilaç verilerek toplar damarın tıkanması esasına dayanıyor. Damarların çaplarına göre ilaç; ince damarlara sıvı halinde daha kalınlara ise köpük halinde veriliyor. Tedavinin süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte, çoğunlukla her biri 30 dakika süren 3-4 seanstan oluşuyor. İşlem sonrasında hastalara 10 gün boyunca ilaç verilen bölgeye uygulanan bir elastik bandaj veya varis çorabı ile bir kompresyon baskı oluşturuluyor. İşlemin ardından kişi günlük hayatına devam edebiliyor.
Cilt üzerine uygulanan tedaviler kalıcı çözüm sunuyor mu?
Skleroterapi sonrasında başarı oranları yüksek olmakla birlikte, esas olarak dikkat edilmesi gereken, bu tarz cilt üzerinden uygulanan tedavilere başlamadan önce varislere yol açan sebebin ortaya konması ve bu sebebin ortadan kaldırılıp kaldırılamayacağının bilinmesi geliyor. Çünkü varisi oluşturan nedene yönelik bir araştırma veya tedavi yapılmadan uygulanan yüzeysel tedaviler ilk başta başarılı olmakla birlikte mevcut nedenlerin devam etmeleri nedeniyle tedavi döneminde sağlam olan damarların da kısa bir süre içerisinde deforme olmalarına yol açıyor ve hasta işlemlerden 6 ay 1 yıl gibi kısa bir sürenin sonunda benzer varislere sahip olabiliyor.
Cerrahi tedaviler ne zaman gerekli görülüyor?
Yüzeyel varisleri oluşturan cildin bir kaç santim altında yer alan yüzeyel ana toplar damar sistemi ve bunların dallarında var olan bozukluklar söz konusu olduğunda yüzeyel tedavilere eklenmesi mutlaka gerekli olan tedavi yöntemlerini oluşturuyor. Cerrahi tedavi bir kaç şekilde, bazen ayrı ayrı, çoğu zaman ise yötemlerden bir kaçının birden kombinasyonu şeklinde uygulanmaları gerekiyor.
Stripping operasyonu hangi durumlarda uygulanıyor?
İnsanoğlunun doğuştan anatomik yapısında ayak bileği ile kasık ve yine ayak bileği ile diz çukuru arasında seyreden, uzun ve kısa “safen ven” olarak adlandırılan yüzeyel ana toplardamar sistemleri mevcut. Bu damarlar ve hatta bu damarlardan cilde uzanan yan dallar deforme olup kasık ile ayak bileği arasında genişlemiş kıvrımlı bir damar yumağı haline gelebiliyor.
10-15 yıl öncesine kadar, kasık ve ayak bileğinden yapılan küçük kesiler ile bu damarın içerisinden geçirilen tel veya plastikten kateterler aracılığıyla damar aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya doğru çekilerek çıkartılıyordu. “Stripping operasyonu” olarak adlandırılarak bu yöntem tüm dünyada uygulandı. Son yıllardaki teknolojik gelişmelerden sonra yapılma sıklığı gittikçe azalmakla birlikte halen bazı hastalarda yapılması gerekiyor. İşlem yaklaşık 1 saat civarında sürer iken hasta operasyon sonrası hastanede 1 gece yatıyor ve işe dönmesi için 10 gün beklemesi gerekebiliyor.
Mini flebektomiler nasıl uygulanıyor?
Flebektomi yani varisli damarların cilt altından çıkarılması işlemi günümüzde ciltte açılan çok küçük 1-2 mm’lik deliklerden, kozmetik sorunlar yaratacak bir iz kalmayacak şekilde varisli damarların çıkarılması şeklinde uygulanabiliyor(Mini flebektomi). Bu ameliyat lokal anestezi eşliğinde tek başına veya diğer cerrahi müdahaleler ile kombinasyon şeklinde de uygulanabiliyor.
Cerrahi sonrası yaşam nasıl?
Hastaların ilk birkaç gününde yara yerlerinde normal standart ağrı kesiciler ile düzelen hafif ağrı ve sızı oluşabiliyor. Bunların dışında cilt altında morarmalar ve klasik cerrahi operasyon sonrası %2-3 olarak daha çok fazla kilolu hastalarda rastlanabilen yara yerlerinde enfeksiyon veya iyileşme sorunlarıda karşılaşılabilecek diğer sorunlar olarak göze çarpmaktadır. Stripping operasyonu uygulanan hastalar 1 hafta veya en geç 10 günde işlerine tekrar dönebilmektedirler.
Endovenöz cerrahi müdahaleler (EVRA,EVLA) nedir?
Teknolojik ilerlemeler sonucunda, onlarca yıldır sadece cerrahi olarak uygulanan stripping operasyonları, artık çok daha az yan etki ve çok yüksek başarı ile Lazer ve Radyofrekans teknolojileri kullanılarak yapılıyor. Eskiden kısa ve uzun safen toplardamarlar çekilip, çıkarılıyordu. Günümüzde ise artık hiçbir kesi yapılmadan, cilde uygulanan bir iğne ve kateter sistemi ile hastalıklı safen toplardamarlarının içine giriliyor. Ardından kasık bölgesine kadar ilerletilen kateterlerin ucunda yer alan bölümlerin yardımı ile damarlar radyofrekans dalgaları ve lazer ışınları kullanılarak yakılıyor.
Bu yöntem ne tür avantajlar içeriyor?
Bu yöntem eğitimli kişiler tarafından yapıldığı takdirde yüzde 100’e yakın başarı ve çok az yan etkiler ile uygulanabiliyor. Cerrahide karşılaşılan enfeksiyon, kanama ve morarma gibi yan etkiler ile hemen hemen hiç karşılaşılmıyor. Bu yöntemden en çok fayda gören bir diğer grup ise fazla kilolu, göbekli hastalar. Yaranın kasık ve göbek katmanları arasında kalıp terleme sonrasında enfeksiyon veya yara iyileşmesi gibi ciddi problemler yaşamaları muhtemel olan hastalarda, hiçbir kesi yapılmadan uygulanan bu yöntem, ideal tedavi tipi olarak karşımıza çıkıyor. Endovenöz tedaviler günümüzde varis cerrahisinde dünyadaki en modern ve hasta açısından en konforlu tedaviler olarak kabul görmektedirler. İşlem yaklaşık olarak 45-60 dakika civarında sürmekte ve işlem sonrası hastalar genellikle aynı gün veya en geç ertesi gün taburcu oluyor ve hemen işine dönebiliyor.
Varis tedavisi her mevsimde yapılabilir mi?
Varis tedavilerinin bir çoğunda tedavilerin sonrasında bir süre elastik bandaj veya varis çorabı kullanmak, lazer uygulamaları sonrasında da 6-8 hafta güneşe çıkmamak gerektiği için işlemlerin yılın serin dönemleri olan ilk ve sonbahar ile kış dönemlerinde yapılması öneriliyor.
Tedaviden sonra varis tekrar oluşur mu?
Varisi oluşturan etkenlerin çokluğu ve genetik, cinsiyet ile iş tipi gibi ortadan kaldırılamayacak parçaların var olması nedeniyle diğer damarların deforme olarak varisleşmesi söz konusu olabiliyor. Bu etkiyi azaltmada ise gün içerisinde bol bol hareket etmek, beslenmeye dikkat etmek, düzenli spor yapmak, ağır şeyleri kaldırmaktan kaçınmak ve varis çorabı kullanmak gibi koruyucu alışkanlıkları kazanmanın rolü azımsanmayacak kadar çoktur.
Prof. Dr. Erdal Aslım
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı